Günlük Fiziksel Aktivite Nedir? Toplumsal Cinsiyet, Çeşitlilik ve Sosyal Adalet Perspektifinden Bir İnceleme
Günlük fiziksel aktivite, sağlıklı bir yaşam sürmek için herkesin yapması gereken, ama genellikle göz ardı edilen bir alışkanlık. Ama “günlük fiziksel aktivite” dediğimizde aklımıza sadece spor salonunda geçirilen saatler gelmemeli. Günlük yaşamın içinde yer alan, yürüyüş, merdiven çıkma, bisiklete binme gibi her türlü hareketi kapsayan bir kavram bu. Ancak bu faaliyetlerin her birey için aynı şekilde mümkün olmadığını, toplumsal cinsiyet, çeşitlilik ve sosyal adalet gibi faktörlerin bu aktivitelere erişimi etkileyebileceğini düşünmek önemli.
Ben de İstanbul’da yaşayan, sokakları, işyerlerini, toplu taşımayı gözlemeyi seven biriyim. Her gün, günlük fiziksel aktivitenin nasıl şekillendiğine dair küçük ipuçları yakalıyorum. Gelin, hep birlikte bu konuyu biraz daha derinlemesine inceleyelim.
Günlük Fiziksel Aktivite ve Toplumsal Cinsiyet: Hareketi Kimler Yapabilir?
Günlük fiziksel aktivitenin, toplumsal cinsiyetle nasıl ilişkilendiğini görmek çok önemli. Çoğu zaman, kadınların fiziksel aktiviteleri erkeklere göre daha sınırlı olabilir. İstanbul’un sokaklarında, yürüyen kadınları ve erkekleri gözlemlediğimde, kadınların daha temkinli, bazen daha az hareketli olduğunu fark ediyorum. Kadınların ev işleri, bakım sorumlulukları, çocuk bakımı gibi sebeplerle dışarıda geçirdikleri zaman sınırlı olabiliyor. Üstelik toplumsal normlar, kadınların spor yapmasını ya da açık alanda egzersiz yapmasını bazen “gereksiz” veya “uygunsuz” olarak etiketleyebiliyor.
Kadınlar için, özellikle gece saatlerinde fiziksel aktivite yapmak daha riskli olabilir. Toplumda kadınların fiziksel güvenliği konusunda kaygılarının artması, onların günlük fiziksel aktivitelerini etkileyebiliyor. Yani, her ne kadar fiziksel aktivite yapmak sağlıklı bir yaşam için önemli olsa da, bu hakkın her birey için eşit olmadığını söylemek mümkün. Sokakta gece yürüyüşü yapmaya çalışan bir kadının, herhangi bir tehditten korkarak yürüyüşünü yarıda kesmesi, toplumsal cinsiyetin günlük fiziksel aktivite üzerindeki etkisini gözler önüne seriyor.
Çeşitlilik ve Fiziksel Aktivite: Kimlerin Hareket Etme Şansı Var?
Fiziksel aktivite, sadece kadın ve erkek arasında değil, aynı zamanda farklı ekonomik sınıflar, yaş grupları ve engelli bireyler arasında da farklı şekillerde algılanır ve uygulanır. İstanbul’un farklı mahallelerinde yürürken, gördüğüm manzara genellikle çok çeşitli. Bir mahallede, fitness salonlarına giden gençleri, diğer bir mahallede ise evinden çıkamayan yaşlıları görüyorum. Yüksek gelirli mahallelerde, insanların spor salonlarına üyelikleri veya spor yapma fırsatları daha fazla olabilirken, düşük gelirli mahallelerde bu tür olanaklar sınırlıdır.
Günlük fiziksel aktivite, sadece spor yapmak değil, aynı zamanda işe gitmek, çocukları okula bırakmak veya pazara gitmek gibi günlük işlerin bir parçasıdır. Ancak, bu aktiviteleri yapabilmek için gerekli olan zaman, sağlık durumu veya ulaşım imkânları her birey için eşit değil. Örneğin, engelli bir bireyin günlük fiziksel aktiviteye katılması, engellerin kaldırılmasıyla mümkün olabilir. Ama ne yazık ki, şehirlerin çoğunda engelli bireylerin ulaşım altyapısı ya da spor yapacakları alanlar kısıtlıdır. Bu da fiziksel aktiviteyi sadece belirli grupların erişebileceği bir şey haline getiriyor.
Sosyal Adalet ve Günlük Fiziksel Aktivite: Herkes İçin Erişilebilir Mi?
Sosyal adalet perspektifinden bakıldığında, fiziksel aktivitenin eşit erişilebilirliği, temel bir hak olmalı. Ancak İstanbul gibi büyük şehirlerde, ulaşım, zaman, mekân gibi engeller nedeniyle bu erişim her birey için sağlanamıyor. Örneğin, sabah erken saatlerde işe gitmek için evden çıkan bir kişi, saatler süren trafik nedeniyle adeta hareketsiz kalıyor. Diğer yandan, açık alanlarda spor yapabilen ya da bisiklet sürebilen insanlar, daha şanslı. Örneğin, İstanbul’un bazı semtlerinde bisiklet yolları varken, diğer semtlerde bu imkânlar yok. Bu da şehrin farklı bölgelerinde yaşayan insanların fiziksel aktiviteye katılım oranlarının farklı olmasına neden oluyor.
Sosyal adaletin sağlanması için, şehir planlamasında, altyapıda ve toplumsal hizmetlerde herkesin erişebilmesi gereken fırsatlar yaratılmalıdır. Örneğin, toplumda spor salonlarına erişimi sınırlı olan, park ve yeşil alanlardan faydalanamayan, yürüyüş yollarına ulaşmakta zorluk çeken bireyler için devletin ve yerel yönetimlerin daha fazla kaynak ayırması gerekiyor. Böylelikle, fiziksel aktiviteyi sadece belirli gruplara ait bir şey olmaktan çıkarıp, herkesin ulaşabileceği bir hak haline getirebiliriz.
Günlük Fiziksel Aktiviteyi Teoriden Gerçeğe Taşımak
Teoriye dayalı konuşmak kolay; ama gelin, günlük hayatımıza yansımasına bir göz atalım. Toplu taşımada, sabah işe giden insanları izlerken, çoğu zaman birçoğunun yürümek ya da bisiklete binmek gibi alternatiflere yönelmek için zamanının olmadığını fark ediyorum. Bir kısmı metrobüse yetişmek için koşarken, bir kısmı ise otobüsün gelmesini bekliyor ve adeta hareketsiz kalıyor. Ancak, bir arkadaşımın önerisiyle, metrobüs beklerken küçük yürüyüşler yapmaya başladım. Yavaşça yürümek bile, günün geri kalanında daha enerjik hissetmeme yardımcı oldu. Belki de her an, küçük değişikliklerle, fiziksel aktivitenin hayatımıza dahil edilmesini sağlayabiliriz.
Sonuç olarak, günlük fiziksel aktivite, sağlıklı yaşamın olmazsa olmazlarından biri. Ancak, bu aktivitenin herkese eşit şekilde ulaşılabilir olup olmadığı, toplumsal cinsiyet, çeşitlilik ve sosyal adalet perspektifinden bakıldığında daha derin bir anlam taşıyor. Her bireyin fiziksel aktiviteye erişim hakkı, sadece fiziksel değil, aynı zamanda toplumsal bir mesele. Hepimizin daha adil bir toplumda, daha sağlıklı bir yaşam sürme hakkı var. Bu hakkın herkes için eşit olduğunu kabul etmek ve buna göre adımlar atmak, toplumların daha sağlıklı ve adil hale gelmesini sağlayacaktır.